Her şeyden önce; bir elmanın iki yarısı olmaktan çok; acaba her birimiz bir tam elma yapabiliyor muyuz? bunu sormamız lazım. Sağlıklı bireyler olmadan, sağlıklı ilişkiler kurmamız neredeyse mümkün değil.
Eşinizin nefes aldığından ve aynı zamanda nefes aldığınızdan emin olun.
Herkesin “eşlerin” bile zaman zaman sınırlara ya da kendilerine ait özel zaman dilimlerine ihtiyacı olabilir. Günün belli saatlerini sadece kendinize ayırın ve eşinizin de kendine vakit ayırmasında destekleyici rolü üstlenin. Kişisel yapılan aktiviteler hem ortak aktivitelerin sınırlayıcı etkisini ortadan kaldırır hem de birbirinize anlatacak yeni olaylar ile iletişiminize yardımcı olur.
Eşinizin aklındakileri tahmin etmekten vazgeçin.
İnsanoğlu hala “beyin okuma” yeteneğine ve teknolojisine sahip değil. Ancak günlük hayatta zaman zaman karşımızdaki insanların aklından geçenleri onlar söylemeden tahmin etmeye çalışırız. Bu kimi zaman karşımızdaki insanı sorgulamaya, yargılamaya en uç noktada ise suçlamaya kadar gidebilir. Bu her iki taraf için de çok sancılı bir süreç olacaktır. Bu “beyin okuma” ısrarı yerine “açık iletişim”i hedeflersek her iki taraf açısından da daha sağlıklı olacaktır.
Eşinizle gün içerisinde flört edin.
“Ah nerede o eski günlerdeki romantik sürprizler” demeden hemen bir kaç saniye önce kendinize şu soruyu sorun: “Eskiden sevdiğim insan için neler yapıyordum, şimdi neler yapıyorum?” buna verdiğiniz cevaptan siz de tatmin olmadıysanız sizin de sorumluluk almanız gereken alanlar var demektir. Gün içerisinde sık sık hem iletişimsel hem de fiziksel temastan yararlanarak birbirinize karşı olan heyecan ve ilginizi yüksek tutabilirsiniz.
Dikkat ile denge bir arada süregelen ve birbirini çok destekleyen iki kavram. “Modernleşen” dünya ile birlikte daha az koşturan, daha az ağaçlara çıkan, daha az hareket eden bir nesil yetişiyor. Peki, potansiyel olan hareket isteği ve arzusu nasıl karşılanacak? Kıpır kıpır olan, ders dinlemekte güçlük çeken, ders sırasında oturamayan ya da “hiperaktif” zannedilen/tanısı alan çocukların sayısındaki yükselme de bu duruma ışık tutar nitelikte. Yeterince hareket edemeyen ve enerjilerini harcayamayan bu çocuklar az gelişmiş denge sistemlerini nasıl geliştirecekler? Duyusal sistemi yeterince tamamlanamayan çocuklar kendilerinden istenen taleplere ve kendilerine verilen yönergelere nasıl yanıt verebilecekler?
İşte bu ve bunun gibi birçok sorunun yanıtı aslında çok basit: hareket, hareket, hareket.
Denge topları dediğimiz ve pilates yaparken de kullanılan toplar harika bir dikkat toplama ve odaklanma aracı olarak kullanılabilir. “Peki, bu nasıl mümkün olabilir?” diyor gibisiniz. O zaman şöyle anlatalım:
Derse başlamadan ya da ders aralarında verilecek küçük molalardaki fiziksel aktiviteler bunlara mükemmel örnekler. Bunun yanında; pilates topları çocukların temel kas gelişimi hakkında farkındalık yaratması ve bu alanı geliştirmesi için çok yardımcı bir unsur. Hatta ders çalışırken bile çocukların pilates topu üzerinde çalışmasını destekleyebilirsiniz. Pilates topu üzerinde oturan çocuk bu esnada kendi duruşunu düzelteceği için devamlı odaklı kalarak dikkatini yaptığı işe daha kolay verecektir. American Journal of Occupational Therapy’nin 2003’te yayınladığı makaleye göre: “Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite’ye sahip çocuklar denge topları ile çalışırken daha uzun süreli oturma eyleminde bulunmuşlar, odaklanmaları daha uzun sürmüş ve yazımları daha anlaşılır olmuştur.”
Not: 5 yaş ve altı için mutlaka 45 cm çapında top kullanmalısınız. Yaşı daha büyük çocuklar için oturduklarında ayakları yere değecek şekilde toplar seçilmelidir.
Nerede o dolgun, süt akıtan memeler? Nereye gitti bu sütler? Birinden emerken diğerinden gürül gürül akanlar neredeler?
Genel olarak 3 ay civarında yaşanan süt azalması durumu aslında süt üretiminin regüle olmasından kaynaklanıyormuş. Yani memeler diyor ki bu bebek bu kadar sütle doyuyor artık fazlasını üretme. (Anne olunca değil çok fena telaşlanıp araştırınca anladım). Ve buna bağlı olarak çok fazla annenin bu sebeple ay memelerde süt kalmadı deyip mamaya başladığını da gördüm. İnsan başına gelmeden bilemiyormuş demek ki.
Bebeklerin genel gelişim süreçlerinin değerlendirilirken bir çok alana bakılması gerektiğine inananlardanım. Tek önemli kriterin kilo almak olmadığının da farkındayım ANCAK; Masal'ın 3 aylık kontrolünde kilo alımı günlük 10 gram ve altına kadar düşünce beni aldı bir umutsuzluk. A-ha dedim işte şimdi "Sütün yetiyor mu?" sorularına verecek cevabım yok :) Şaka bir yana Masal'ın gelişimi gayet iyi gidiyordu ama neden kilo alımı bu denli düşmüştü? Bir yandan Masal'ın hareketlenmesi, diğer yandan Masal'a o zamanlar tek başıma bakıyorken kendime yetememem, diğer yandan da işe dönme telaşı derken bir şeyler ters gidiyordu ve sütümün kalitesi de miktarı da düşmüştü. Mamaya başlamak dünyanın sonu değil ama önce elimden geleni yaptığıma inanmak istiyordum.
Peki gerçekten neler yaptım?
Her emzirmeden sonra az da olsa sağdım, memelere dedim ki daha fazla üretmeniz lazım.
Masal'ın emme aralıklarını 2.5 ile 3 saate çıkarttım. (Bunu 3 aydan sonra öneriyorlar - ilk 3 ay her an, her gık dediğinde verebilirsiniz) Bunun amacı memelerin yeniden dolmasını sağlamak ve beslenme aralarını artık yavaş yavaş rutine bağlamak.
Gün içerisinde sık sık ten tene teması artırdım.
Beslenmeme lohusalığımdaki gibi dikkat etmeye başladım. Tatlı çekiyordu canım çok fazla yine yedim ama azaltmaya çalıştım (hurma bunun için çok güzel bir alternatif), proteini ve suyu artırdım. SU cidden çok önemli hayatımda gün litreyi aşamamış olan ben 3 litrelere çıkabildim.
Geceleri Masal zaten emmeye bir kaç sefer kalkıyor ama oldu ki kalkmadı o zaman da kendim sağdım. (Masal uyanmadığında meme almıyor hiç bir şekilde o yüzden uyku emzirmesi yapamadım eğer uykuda alıyorsa bebeğinizi de direk emzirebilirsiniz - gece emmesi kilo alımında çok önemli)
Doğum sonrası çoğu depo sıfırlandığı için vücudumun da direnci düşmeye başladığından vitamin takviyesine başladım mecburen. (Sütümün kalitesini artırdığına inanıyorum.)
Doktorunuzdan bebeğinizin öğünlerinin min. ve max. doyma aralıklarını öğrenebilirsiniz bu siz işe başlayınca ya da bebeğinize sağılmış süt verdiğinizde bebeğinizin doyma aralığını verecektir. Çünkü sağmadan 70 ml süt geldi bu yeter derseniz bebeğiniz aç kalacaktır.
Belki de en önemlisi yeniden sütün çoğalabileceğine inandım!
Sonuç olarak 1 aylık kampın ardından; 4. Ay kontrolüne gittiğimizde Masal'ın günlük kilo alımı ortalama 18'e çıkınca yaptıklarımın boşa gitmediğini anladım.
4. Ay kontrolünde konuştuklarımızdan ve de son zamanlarda okuduğum kaynaklardan da yararlanacak çok kişi olacağı inancındayım o yüzden onları da buraya ekliyorum. Instagram'dan çok fazla yorumda doktorum bize bunları hiç söylemiyor serzenişi geliyor. Şunu belirtmeliyim ki ben doktorumuza çok fazla soruyla gidiyorum siz de aklınıza takılan her şeyi sorun.
Kucakta destekle oturmaya başlayabilir,
Ellerinden tutup kaldırma, yatırma, sağa sola döndürme egzersizleri yapılabilir,
Uyku düzeninde değişiklikler olabilir (4 ay uyku gerilemesi)
Karın üstü zamanlara artık önem verilmeli, yattığı zaman da yüzüstü, ilgisini çeken bir oyuncakla sağa sola yukarı hatta geriye bakması sağlanmalı,
Dönme riskinden ötürü çok yüksekte yalnız bırakılmamalı,
Gün içinde artık öğün araları 2.5 saatten aza inmemesi gerekir, gece öğünlerinin de 2 ve 3 sefer normal kabul edilir,
Sohbet ve bol göz temasına devam edilmeli,
Sohbet esnasında bol bol gülümsemek ve artık nesneleri anlatmak önemli,
Tercihen demir takviyesine başlanabilir 6 aya kadar yolu varmış başlangıç için (bu konu çok tartışmalı)
Konaklar için hemşire hanımdan öğrendik karbonat ve zeytinyağı ile 10 dakika bekletilip sık tarakla taranmalıymış
4. aydan haberler şimdilik bu kadar. Daha önceden yazdığım EMZİRİN GİTSİN yazısı da burada :)
Her zaman hayalimde; bebeğim 1 yaşına gelene kadar bakmak vardı ancak bazen evdeki hesap maalesef çarşıya uymuyor. Sonuç olarak ben de Masal daha 4 aylık olmadan işe geri dönmek durumunda kaldım. Ben mesleğimi ve danışanlarımı çok seven bir insanım onu bir kenara bırakıyorum ama gerçekten Masal'ı bırakıp dönme fikri işe başlayana kadar bana çok zor geldi. Hamileliğin son zamanları, doğum nasıl olacak, ay dünyaya geldi, gazı, uykusu, emzirmesi derken, gün geliyor 16 haftalık izin hakkınız bile bitiyor (Üzgün hatta kırgın surat). Önünüzde de “resmi olarak” birkaç seçenek var; yarı zamanlı başlamak, ücretsiz izin hakkı, İŞE HİÇ BAŞLAMAMAK vs. Bunlarla birlikte gelen soru işaretleri; bebeğim yalnız kalacak, ben bebeğimden uzak kalacağım, işe dönmezsem yerim boş kalacak, maddi olarak zorlanacağız, bebeğe kim bakacak, sorular sorular.
Aslında bebekle 2. ayı doldurduktan sonra hala kafanızda bir şeyler net değilse; eşinizle oturup artılarıyla eksilerini yazarak bir karara varmanız gerekiyor ki hem kendinizi hem de iş yerinizi bu konuda aydınlatabilesiniz. Artık yazının bundan sonrası işe dönmeyi tercih edenler/seçenler/düşünenler için :)
Ne Gibi Hazırlıklar Yapmalısınız?
Şayet bebeğinizin uyku rutini var ise bu saatleri işe başlamadan 2-3 hafta öncesinde, evden çıkış ve geliş saatlerinize göre dengelemeye çalışın çünkü tam çıkarken ve geldiğinizde uyanık olursa emzirmeniz çok büyük avantajınız olacaktır.
Bakacak kişinin alışma süreci siz işe başladığınızda tamamlanmış olmalı, bebeğinizin uyku rutini, beslenme saatleri, oynaması gereken oyunlar, yapmamasını istedikleriniz (örneğin ayakta sallanmasını istemiyorum gibi) gibi durumları önceden konuşmuş ve hemfikir olmuş olmanız gerekiyor.
Bebeğinize mutlaka sakin bir sesle işe dönmeniz gerektiğini ama eve dönünce onu görmekten ne kadar mutlu olacağınızı her zaman söyleyin ve bunu kendinize de anlatın. Sakinliğiniz onun sakinliği olacaktır.
Her ne kadar sanki bir kaç gün işten ayrı kalmış gibi hissetseniz de en az 4 aydır uzak olduğunuzu unutmayın ve işe döndüğünüzde değişimleri çekinmeden hem işverenlerinize hem de iş arkadaşlarınıza sorun. Bu adaptasyon sürecinizin hızlanması açısından çok önemli.
Önerilerimden bir diğeri en azından ilk bir kaç gün giyeceğiniz kıyafetleriniz hazır olsun. Birincisi kilo olarak doğumdan önceki halinize hala dönememiş olabilirsiniz (bakınız ben), ikincisi zaten ilk hafta duygusal olarak karışık olacaksınız bir de "Ne Giysem?" derdiyle uğraşmayın.
Kıyafet seçerken emzirebileceğiniz kıyafetler kriteriniz olmalı çünkü sağmada bir nevi emzirme olduğu için önden açılabilen ya da alttan kolay sıyırabildiğiniz üstleri tercih etmelisiniz.
Süt sağma işine çoktan alışmış olmalısınız ki kısıtlı sürelerde hemen sağma yapabilin. Bu yüzden ilk sağım yapacağınız yer iş yeriniz olmasın mutlaka evde deneme yapın.
Süt izninizi tek bir günde kullanmak bölünmemek ve tam bir günü bebeğinizle geçirmek açısından daha verimli olabilir bu seçeneğinizi değerlendirin.
Eve ne kadar süt bırakmalısınız?
Bunu bebeğinizin 3. ay kontrolünde doktorunuza sorabilirsiniz doktorunuz size bebeğinizin gelişimine uygun bir ortalama aralık verecektir. Örneğin; Masal’ın gelişimine göre doktorumuz bir öğünde minimum 90 maximum 120 mililitre süt içebileceğini söyledi. Bu yüzden de ben 2.5 saatlere bir denk gelecek şekilde toplamda 300 ml’lik süt bırakıyorum. Çünkü ben işteyken Masal'ın 3 defa beslenmesi gerekiyor.
İşimin yoğun olduğu günlerde sağmam bire düşse de çoğunlukla 2 defa sağmaya çalışıyorum ancak maalesef sütüm çok olmadığı için buzluktan 1 tane eklemem gerekiyor ya da Masal gece uykusuna geçtikten 1-2 saat sonra sağıyorum. Ancak bu süreç beni çok yıpratıyor çünkü ben o arada aslında uyumak istiyorum :(Bu yüzden ara sıra keşke daha fazla depo sütüm olsaydı da diyorum.
İş yerine neler götürmeniz gerekiyor?
Süt sağma makineniz, süt saklama poşetleriniz, biberonları yıkayıp kurutmanız için bir kap, temiz bir mendil/müslin. Unutmayın, süt sağdığınız odayı seçme şansınız olmayabilir, ellerinizin hijyeni bu süreç için yeterli emin olun. Çünkü arada sırada bunu kafasına çok takan ve sırf bu yüzden stres yaşayan anne çok, eğer içinize sinmiyorsa bir müslin alıp onun üzerine koyabilirsiniz malzemelerinizi.
Sağım yaparken bebeğinizin fotoğraflarına bakmak, onun kıyafetini yanınıza almak, onu emzirdiğiniz anları düşünmek çokça işinize yarayacaktır. Sağma işiniz bittikten sonra temiz bir mendille göğsünüzü silmelisiniz ki nemli kalmasın.
Eğer 2 defa sağacaksanız ilk sağmadan sonra biberonu ve aparatları yıkamanız gerekiyor bunun için de bir kap ve bir kurulama mendiline ihtiyacınız olabilir.
Sağdığınız sütleri süt saklama poşetlerine koyup eğer buzdolabı yoksa minik bir soğutucu ve buz kalıbı, buzdolabı var ise soğutucu ya da metal termos ile poşetinden çıkartmadan eve getirebilirsiniz. Bu sütleri büyük ihtimal ertesi gün vereceğiniz için, besin değerlerinin de kaybolmaması açısından tekrar dondurmanıza hiç gerek yok.
Ve son olarak; ruhsal olarak hiç bir zaman tam anlamıyla hazır olamayacaksınız bunu bilin. Tek üzülen, vicdan azabı çeken, ya da tam tersine aşırı derecede rahatlamış hisseden siz değilsiniz. Yalnız olmadığınızı unutmayın. Ne işe hemen döndüğünüz için daha az "iyi anne", ne de işi bırakıp bebeğinizle kalmayı tercih ettiğiniz için daha az "başarılı kadınsınız".